Son dönemlerde sağlık dünyasında yaşanan olaylar, bazen hastaların hayatını tehdit eden durumların gözden kaçmasına yol açabiliyor. Özellikle psikolojik rahatsızlıklar ile fiziksel hastalıklar arasında ince bir çizgi olduğunu hepimiz biliyoruz. 12 ay süresince depresyon tanısı ile tedavi gören bir hastanın, ani şikayetleri üzerine yapılan detaylı tetkiklerde, beyin tümörü aşamasında olduğu anlaşıldı. Bu durum, benzer sorunlar yaşayan hastalar için büyük bir uyarı niteliği taşıyor. Öyle ki, her ruhsal bozukluk mutlaka fiziksel bir hastalığın belirtisi olmayabilir, ancak teşhis konulurken bu tür durumların göz ardı edilmemesi gerektiği yine gün yüzüne çıkıyor.
Depresyon, günümüzde yaygın bir ruhsal bozukluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin genel ruh halini etkileyen bu durum, yorgunluk, isteksizlik, umutsuzluk gibi çeşitli belirtilerle kendini gösterir. Ancak depresyonun bazı fiziksel hastalıklarla da bağlantılı olabileceği unutulmamalıdır. Uzmanlar, birçok hastanın fiziksel sorunlarının göz ardı edilmesi sonucunda uzunca bir süre “sadece” depresyon tedavisi gördüğüne dikkat çekiyor. Son yaşanan bu olayda da benzer bir durumla karşı karşıya kalındı: Hastanın süreklilik gösteren depresyon belirtileri, doktorsal görüşler sonucunda sadece psikolojik bir durum olarak değerlendirildi. Ancak, doktorlar tarafından konulan bu depresyon tanısı, hastanın yaşadığı diğer fiziksel belirtileri göz ardı etmesiyle sonuçlandı.
Hastanın durumunda yaşanan değişim, aylar süren tedavi sürecinin ardından ortaya çıkan ani fiziksel bulgularla başladı. Sürekli baş ağrısı ve geçmeyen yorgunluğunun artması üzerine yapılan detaylı tarama, beklenmedik bir sonucu gün yüzüne çıkardı: Beyinde kötü huylu bir tümör! Başta sadece depresyon tanısı ile tedavi edilen bir hastanın, ne yazık ki son anda fark edilen bu tümör sonucunda, acil müdahale edilmesi gerektiği anlaşıldı. Ancak tablo o kadar ileri gitmişti ki, beyin tümörü artık ölümcül bir durum haline gelmişti. Bu durumda, hastanın takibi sürecinde yapılan değerlendirmelerin yetersiz kaldığı ve tetkiklerin derinlemesine yapılmadığı gerçeği ortaya çıktı. Bu durum, özellikle ruhsal hastalıkların fiziksel hastalıklarla parlamentasyonunu göz önüne seriyor.
Uzman doktorlar, bu tür vakaların daha dikkatli değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaparak, depresyon belirtileri gösteren hastaların mutlaka detaylı muayeneden geçirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Beyin tümörü gibi hayati tehlikesi olan bir hastalığın, ruhsal bozukluk olarak değerlendirilmesinin büyük risk taşıdığına dikkat çekerek, söz konusu durumu kendi deneyimlerinden yola çıkarak aktarıyorlar. “Bir hastanın fiziksel durumunu yalnızca psikolojik sorunlar bağlamında değerlendirmek, yapılabilecek en büyük hatalardan biridir” diyorlar.
Bu olay, sağlık sisteminin bazen nasıl da ihmalkar olabileceğini gözler önüne serdi. Depresyon tanısı ile tedavi edilen hastalarda düşünülmesi gereken en önemli nokta, fiziksel sağlığın daima takip edilmesi gerektiğidir. Ruh sağlığına önem vermek elbette çok değerlidir, ancak bunun yanında fiziksel sağlık da ihmal edilmemelidir. Bu tür sorunlar, ne yazık ki doğru muayene, dikkatli gözlem ve zamanında müdahale ile önlenebilir. Sonuç olarak, bu tür korkutucu durumların yaşanmaması için hastaların, ruhsal ve fiziksel sağlıkları hakkında bilinçlenmeleri ve uzman görüşü almaktan çekinmemeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu acı olay bize, sağlığın bir bütün olduğunu ve fiziksel ile ruhsal sağlığın birbiriyle etkileşim içinde olduğunu hatırlatmaktadır. Herhangi bir rahatsızlıkta hem fiziksel belirtilerin hem de ruhsal durumun dikkatlice değerlendirilmesi, yaşam kalitesini artırmak ve gereksiz kayıpların önüne geçmek açısından hayati öneme sahiptir.