Son dönemde Orta Doğu’da giderek artan gerilimlerle birlikte, İran’ın bölgede belirli stratejik noktalara yönelik bir “yıkım projesi” yürüttüğü iddiaları gündeme geldi. İran’ın askeri ve siyasi politikalarının, İsrail ve müttefiklerine yönelik bir baskı stratejisi izlediği ve bölgede “Siyon Koridoru” olarak adlandırılan bir hattı hedef aldığı öne sürülüyor. Bu koridor, İran’ın Lübnan, Suriye ve Irak üzerinden İsrail’e karşı bir güç dengesi kurma stratejisi olarak nitelendiriliyor.
Analistler, İran’ın bu stratejiyi bölgedeki nüfuzunu artırmak için geliştirdiğini ve bu planın siyasi, ekonomik ve askeri anlamda etkili olabileceğini belirtiyor. Özellikle Lübnan Hizbullah’ı ve Suriye içindeki milis gruplarla kurduğu güçlü ittifaklar sayesinde, İran’ın İsrail’e karşı uzun vadeli bir plan içinde olduğu düşünülüyor. Bölgedeki Amerikan varlığına karşı oluşan direniş cephesi, İran’ın bölgedeki müttefikleri aracılığıyla güç dengesini kendi lehine çevirmeyi amaçladığını gösteriyor.
Bununla birlikte, İsrail ve ABD gibi ülkeler, İran’ın bu stratejik hedeflerinden ciddi endişe duyuyor. İran’ın Irak ve Suriye’de askeri varlığını artırması, bölgede geniş bir etki alanı oluşturarak Batı’nın müdahale alanlarını kısıtlıyor. İsrail ise bu durumun güvenlik risklerini artırdığını ve olası bir çatışma halinde bölgedeki dengenin bozulabileceğini vurguluyor. Bazı uzmanlara göre, İran’ın bölgedeki nüfuzunu artırma stratejisi, Orta Doğu’nun hassas güvenlik dengelerinde olumsuz bir etki yaratabilir.
Bu süreç, küresel diplomasi açısından dikkatle takip edilirken, uluslararası toplum, İran’ın bölgedeki stratejilerinin Orta Doğu’da istikrarı daha fazla tehdit etmesini önlemek amacıyla daha etkin adımlar atılmasını tartışıyor.